Öyle gerekiyormuş. Bir süre insan kendi içine düşerse iyi olur, fazla değil. Biraz zaman gerekir kendini tanımaya, bulmaya, hemen gelmez fark ettiğinde. Oysa ki unutuyoruz, hayat çok da karmaşık değil. Bir kaç cümle ile anlatmaya, budur diye ortaya koymaya da gelmiyor meret. Göz ardı etmeye gelmediği gibi çok kontrol etmeye de gelmez. Etrafında olup bitene duygularınla kapılmaya da gelmez buz gibi durmaya da.
Her şey olması gerektiği gibi olur. Her şey bir nedenle sana gelir seni bulur. Yaşadığın, şahit olduğun her an ve olay bir sebepten yansır zihnine. Kimi yer eder, kimi unutulur. Her ikisinin de olması gerekir. Böyle içinden çıkılmaz gözükse de dengedir aslında olması gereken.
Doğru nedir? İki nokta arasındaki düz çizgi değil mi? Terazi iki yanı eşit ağırlıkta olursa çubuğu düz gelmez mi? Yani sonunda doğru olanı yapmaksa işin özü, o vakit terazi gelmeli gözünün önüne. Bakmalısın, düz mü yani doğru mu? Kötüyse iyiyse diye ayırmıyorum. Bu her şey için geçerli bir kural bence. Bedenin de terazisi omuzlardır. Omuzların yere paralel düz durması kürek kemikleri, üst ciğer, göğüs ve diyafram için de doğru duruştur.
Oncasını okudum, kafa yordum, nicesine göz attım, hala sırada tuttuğum ya da hiç bilmediğim bilgiler var. Gördüm ki sonuç hep aynı yola çıkıyor: denge.
Ne fazlası, ne azı... ikisinden de kararınca koymak lazım. Metaforsuz anlamak zordur.
Hayattan bir kaç başlık vereyim ne demek istediğimi anlatmakta yardımcı olsun:
- İkili ilişkilerde iletişim kurarken; tüm hayvanlar, bitkiler, aile, eş, dost, iş arkadaşı, üst rütbe, market, şoför, sokaktaki insan... kim olursa olsun karşındaki sana denk gelmesinin, senin bu olaya şahit olmanın bir sebebi var. Zihnindeki ve ya genlerinde taşıdığın kodlarına karşılık gelen bir sebepten bahsediyorum. İki kişinin kavga etmesine şahit oldun diyelim çok dikkate almayıp devam ettiysen sana ait olmayabilir, belki de içindeki kavganın sana hatırlatmasıdır kendini ya da pür dikkat olaya şahit oldun belki de dahil, o vakit nedenin daha bariz sen olduğu. Terazinin bir yanında şahit olduğun olay, diğer yanında sen varsın.
- Bir hastalık geldi diyelim holistik bakışla kaynağını bilirsen üzerine uygulayacağın tedavi kesin çözüm verebilir. Bu hastalık "geçmeyecek, tekrar edebilir, zaten ailede de var, kronik bende..." gibi cümlelerle zihninde yer ediyorsa, önceliğin kendini iyileştirmek olmalı, -ki senden sonra devam etmesin. Terazinin bir yanında hastalık ve yaşadıkların diğer yanında geleceğin var.
- Sevgisiz ya da yalnız hissediyorsun diyelim. Terazinin bir yanında sen diğer yanında dışarıdaki insanlar var. Sen yanındaki doğru içinde bir terazi daha var sevgi alış verişi üzerine. Önce kendini tartmalısın, sevgi almayı biliyor musun? Yoksa hep veren taraf mısın?
- Biri sana anlamsız şekilde öfkesini kustu ve durup dururken gerildin. Hemen kendini teraziye koy bir de karşındakini, belki konu sen değilsin, empati yaparak bunu görebilirsin. Fakat bu ana şahit olduğun için senin zihninde de bu konu hakkında bir parça neden bulunuyordur.
Örneklere devam etmek için kitap yazmam gerekiyor.
Bir de farkında olmak var ki onu yaşayan bilir. Ne olup bittiğinden haberdarsan, çok biliyorsan yani, bilmemeyi hal edinmek, yerine göre lazımı çekip almak biraz zaman alsa da olmayacak iş değil. Ya da 'bilmem ki' diyerek bildiklerine haksızlık etmek, yetersiz bulmak kendini her defasında. Neyi ne kadar bilip bilmediğini ancak deneyerek görebilirsin. Hayatta cesur, yürekli olmak o yüzden önemlidir. Esasen, kontrol etmediğin ve akışına izin verdiğinde, içinden geçen sesi tutmayıp değerlendirdiğinde her şey ne kadar da lehine oluveriyor. Tam da istediğim gibi diyorsun. O yüzden istemiyorum diye kenarda çözümsüz durmamak gerek. Bir şey konusunda laf anlatamıyorsan ne kendine ne dışındakine, o zaman durmanın ve izlemenin sonuçlarını kabul edersin. Belki de susman gerekirken sustun ya da çok konuştun.
Denge dedik ya, daha anlatmaya ne gerek var ki.
Burun deliklerinden giren nefesin de dengeli girmeli, dengeli alınan nefesin dengeli verilmeli. Her şeyin fazlası da azı da bilinmeli.
Yoksa insan yargılamaya, etiketlemeye, uzak durmaya, fazla bağlanmaya, bulanık bir zihinle yaşamaya devam eder. Gerçekleri göremeden sanrılarıyla duygularını harap eder.
Bir şeye tepki vermeden önce durup düşünmeli insan. İnsan zaten düşünen bir varlık değil mi? Bu yeti boşuna mı geldi yaratılırken?
Davul bile dengi dengine ne demekse, dengini bulmak, denk gelmek, ayağını denk almak, dengede durmak neyse... hepsi özünde aynı yolun deyimi değil mi?
gke.
Yorumlar
Yorum Gönder