İnsani rahatsızlıklardaki; fizik, metafizik ve psikoloji bilim dallarından rehberlik alarak, beden, zihin ve ruh (ayni zamanda kisilik) sağlığı üzerine kadim ve modern bilgilerin teşhis-tedavi yöntemleri birleşimidir diyebiliriz. Sürdürülebilir olması için gereken özellikler de iradeli, disiplinli ve inançlı olmaktır. Aslında, her insan bu üç özelliğe doğuştan sahiptir. Yalnızca zaman içerisinde törpülenir ve bir form alırlar. Neo korteks yani hayatımızın karar mekanizması, yaş ilerledikçe ömrün sonuna kadar kullanıma bağlı olarak gelişimine devam eder.
Kimi insanlar bilgiye uzak kalarak memeli hayvan beyni dediğimiz duygusal beyinde çeşitli engeller taşır. Bu engellere blokaj deriz. İnsan, kendi dünyasını kendisine bile açıkça ifade edemediği noktada blokaj korteksin kullanımına engel olur, inanç bizi sürükler ve korkuda son buluruz. Bu dengede olmadığımızın göstergesidir. Bir an önce kendinize sunu sormalısınız, ben (sadece adınızla) kimim?
Bu soru derinliğini yüzyıllar önce insanin ilk neo-korteks gelişimiyle kazandı. Ben kimim, ne için yaşıyorum?
Kişisel gelişim bu noktada kendisini sahneye atar ve ne olduğunuzu size anlatır. Kendini tanımayan insan, kendinden korkar. Kendi potansiyelini bilen insan neşeyle karar verir. Bu iki denge beden, zihin ve ruh üzerinde etkileşimlere sebep olur. Bu organik döngü, dışarıdan alınan tüm bilgiler (ses, koku, temas, tat) ve uyarıcılar (katkı maddesi olarak kullanılan kimyasal bileşenler, kafein, sentetik kimyasallar, ilaçlar ve oksijen yetersizliği) aracılığıyla hormonlar ve zihin başta olmak üzere, salgı bezleri, organlar, düşünce yapısı, karar mekanizması, hücresel sağlık, üreme... Ve daha bir çok konuyla birlikte dengesini devamlı kaybeder ve geri kazanır.
Biz gün içinde "iş, güç" ile yasamaya devam ederken, hissederek yada fark etmeden bedenimizde, zihnimizde ve ruhumuzda olan bitenden erken haberdar olmak, özellikle 30'lu yaşlardan sonra oldukça zor olan hücresel yenilenmeyi sürdürülebilir kılmak, ömrümüzü olması gerektiği gibi akışında yaşamamıza olanak sağlar.
Çelişkili olan nokta, ki aslında denge demek daha doğru, çetrefilli bir yolda akışı takip edip yolun gittiği yere kadar gitmekte.
Herkes kendine çok iyi bakabilir. Bu hiç hasta olmamak yada uzun ömürlü bebek gibi yasamak değildir.
gke.
Kimi insanlar bilgiye uzak kalarak memeli hayvan beyni dediğimiz duygusal beyinde çeşitli engeller taşır. Bu engellere blokaj deriz. İnsan, kendi dünyasını kendisine bile açıkça ifade edemediği noktada blokaj korteksin kullanımına engel olur, inanç bizi sürükler ve korkuda son buluruz. Bu dengede olmadığımızın göstergesidir. Bir an önce kendinize sunu sormalısınız, ben (sadece adınızla) kimim?
Bu soru derinliğini yüzyıllar önce insanin ilk neo-korteks gelişimiyle kazandı. Ben kimim, ne için yaşıyorum?
Kişisel gelişim bu noktada kendisini sahneye atar ve ne olduğunuzu size anlatır. Kendini tanımayan insan, kendinden korkar. Kendi potansiyelini bilen insan neşeyle karar verir. Bu iki denge beden, zihin ve ruh üzerinde etkileşimlere sebep olur. Bu organik döngü, dışarıdan alınan tüm bilgiler (ses, koku, temas, tat) ve uyarıcılar (katkı maddesi olarak kullanılan kimyasal bileşenler, kafein, sentetik kimyasallar, ilaçlar ve oksijen yetersizliği) aracılığıyla hormonlar ve zihin başta olmak üzere, salgı bezleri, organlar, düşünce yapısı, karar mekanizması, hücresel sağlık, üreme... Ve daha bir çok konuyla birlikte dengesini devamlı kaybeder ve geri kazanır.
Biz gün içinde "iş, güç" ile yasamaya devam ederken, hissederek yada fark etmeden bedenimizde, zihnimizde ve ruhumuzda olan bitenden erken haberdar olmak, özellikle 30'lu yaşlardan sonra oldukça zor olan hücresel yenilenmeyi sürdürülebilir kılmak, ömrümüzü olması gerektiği gibi akışında yaşamamıza olanak sağlar.
Çelişkili olan nokta, ki aslında denge demek daha doğru, çetrefilli bir yolda akışı takip edip yolun gittiği yere kadar gitmekte.
Herkes kendine çok iyi bakabilir. Bu hiç hasta olmamak yada uzun ömürlü bebek gibi yasamak değildir.
gke.
Yorumlar
Yorum Gönder